Hava Durumu

#Ilişkiler

Lodoshaber.Com - Ilişkiler haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Ilişkiler haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Karşılıksız aşktan kurtulmanın 10 yolu! Haber

Karşılıksız aşktan kurtulmanın 10 yolu!

1-GERÇEKLERİ GÖR Evet, sen onu seviyorsun, o seni sevmiyor. Bir kere hiçbir bahanenin arkasına sığınma ve bu gerçeği kabul et. Ardından onun beğenmediğin yönlerini öne çıkar. Öyle ya, zihninde mükemmel hale getirdiğin o insan, aslında senin, benim gibi sıradan biri. Senin hoşuna gitmeyen birçok davranışı vardır. Sevdiğin için bunları görmezden geliyorsun ama görmelisin. 2-ARKADAŞLAR VE AİLE  Kendini eve kapatıp kimseyle görüşmeden sadece karşılıksız aşkını düşünerek hayatını sürdüremezsin. Arkadaşlar iyidir, aile çok daha iyidir. Onlarla buluş, derdini anlat, sana yol göstermelerine, kendi deneyimlerini anlatmalarına izin ver. Arkadaşlarla ve ailenle geçireceğin vakit sayesinde hem kendini iyi hissedeceksin hem de özgüvenin artacak. 3-SUÇU KENDİNDE ARAMA  “Benim neyim eksik de beni sevmiyor?” diye düşünürsen büyük bir çıkmaza girersin. Çünkü senin hiçbir şeyin eksik değil. Yani daha güzel/yakışıklı olman, daha komik olman, daha seksi olman, daha bilgili, zeki, akıllı olman onun sana aşık olması için bir etken olmayacak. Aşk öyle mantıkla açıklanmaz çünkü. Duygular ya yönelir, ya da yönelmez. 4-TAKİPTE KALMA Biliyorum tüm zamanını sosyal medyada “O ne yapıyor?” sorusuna yanıt aramakla geçiriyorsun. Tüm paylaşımlarına bakıyorsun, bu paylaşımlardan kendinle ilgili çıkarımlar yapmaya çalışıyorsun, kiminle nereye gittiğini, nasıl eğlendiğini görmek istiyorsun. Ama tüm bunlar sana dayanılmaz bir acı veriyor. Bu acıdan kurtulmanın tek yolu takipten çıkmaktır. 5-EĞLENMENE BAK  Her ne kadar onu hayatının odak noktası haline getirmiş olsan da, başka şeylere ilgini kaybetme. Sevdiğin şeyleri yapmaya devam et. Sporsa spor, eğlenceyse eğlence, geziyse gezi, danssa dans. Üstelik bunu romantik olarak olmasa bile arkadaş olarak sevdiğin ve seni sevdiklerine inandığın arkadaşlarınla yapma şansın var. 6-KENDİNE GÜVEN  Birinin seni sevmemesi, başkalarının da asla sevmeyeceği anlamına gelmez. Herkes kadar sen de sevilmeye layıksın. Sadece aşık olduğun bu kişi, doğru insan değil. Yani, hayatının bundan sonraki döneminde aynı şeyleri yaşamayacaksın. Çok seveceğin, çok sevileceğin bir ilişkin olacak. Kendine güvenmekten hiçbir zaman vazgeçme. 7-DEĞİŞMEYE ÇALIŞMA  Seni sevmedi diye, onun sevebileceği bir insan haline dönüşmeye çalışmak beyhude bir çabadır. Sen, sensin ve asla başkası olamazsın. Olmaya çalışırsan, komik duruma düşersin. Kendini rahat hissetmediğin ortamlara girmek, hiç beğenmediğin kıyafetleri giymek ya da “Asla yapmam” dediğin şeyleri yapmak ne onun sana aşık olmasını sağlar ne de seni mutlu eder. 8-FLÖRT İYİDİR  Şimdi bir düşün bakalım, karşılıksız aşkın içindeyken belki de çok mutlu olabileceğin kaç kişiye “Hayır” dedin? Bir yemeğe, bir kahve içmeye, bir sinemaya gitmekten ne çıkar? Hem iyi vakit geçirirsin hem de kendini iyi hissedersin. Belki de şimdiye kadar ilgini çekmeyen o kişi, o buluşmada kendini sana anlatma fırsatı bulacak ve duygularını harekete geçirecektir. 9-YENİLİĞE AÇIK OL  Bazen çok radikal kararlar almak gerekebilir. Bu kararlar senin güvenli bölgenden ayrılmanı da gerektirebilir. Yeniliğe açık olman gerekiyor. Karşılıksız aşkın aynı işyerindeyse belki de o işi değiştirmelisin. Tabii başka iş imkanın varsa. Hatta yine imkanın varsa bulunduğun şehri bile değiştirebilirsin. Biliyorum böyle bir kararı almak zordur ama yapabilirsin. 10-HAREKETE GEÇ  Tüm bunları okudun ama yapacak enerjiyi kendinde bulamıyorsun. Dur bakalım, öyle pes etmek yok. İradeni kullanacaksın ve her şeyden önemlisi bunu başarabileceğine inanacaksın. Zorlu bir yola çıkıyorsun. Sıkıştığın noktada ailen ve arkadaşların yeterli olmuyorsa hiç çekinmeden bu işin uzmanlarına başvuracaksın. Unutma bu hayat senin. Kaynak: Posta

Evliliğe değer verilmediğini gösteren işaretler Haber

Evliliğe değer verilmediğini gösteren işaretler

İlişkinizde ya da evliliğinizde bazen sevilmediğinizi ve ilgi görmediğinizi hissedebilirsiniz. Çoğu zaman bu düşünceden kurtulmaya çalışsanız da bazen bu düşünceler konusunda çok haklı çıkabilirsiniz. Eşinizin evliliğe değer vermediğini gösteren işaretleri bu yazımızda bulabilirsiniz. GÖZ TEMASI KURMAZ Birinin gerçekten sizi sevdiğini ve değer verdiğini bakışlarından anlayabilirsiniz. Eskiden size bakarken gözlerinin içi gülen eşiniz artık göz teması kurmaktan çekiniyorsa evliliğinize değer vermiyor olabilir. Gerçeksen sizi seven ve ilgilenen bir erkek en ufacık hareketinizde bile gözlerini sizden alamaz. KENDİNİZİ ÖZEL HİSSETMEZSİNİZ  Her evlilikte çiftler kendilerini özel hissetmek ister. Birbirlerini seven insanlar birbirini önemser ve her zaman destek olmaya çalışırlar. Bu davranışta ilişkinizde kendinizi özel hissetmenize yardımcı olur. Ancak evliliğinizde kendinizi özel hissetmiyorsanız ve eşinizin size yeteri kadar değer vermediğini düşünüyorsanız ilişkinizi tekrar gözden geçirin. SÜREKLİ KUSUR BULMAYA ÇALIŞIR  Birbirlerine gerçekten seven ve saygı duyan çiftler birbirlerini değiştirmeye çalışmaz. Tüm özellikleriyle olduğu gibi kabul ederler. Eğer birbirinize karşı dürüst olabiliyorsanız ve olduğunuz gibi davranıyorsanız bu olgun bir ilişkidir. Ancak evliliğinizde her hareketinizi eleştiren ve sürekli kusur bulmaya çalışan bir eşiniz varsa bu durum onun size değer vermediğini gösteren en net işaretidir. SUÇLU HİSSETTİRİR  Partnerinizi mutlu etmek için sürekli çaba harcıyorsanız ve onun etrafında pervane olduğunuz halde bu ona bir türlü yeterli gelmiyor ve daha fazlasını yapabileceğinizi ima edip duruyorsa bu ilişkiye değer vermiyor demektir. Eşiniz bu şekilde davranarak sizi suçlu hissettirmeye çalışıyor olabilir. Eğer böyle bir durumun içindeyseniz, size kendinizi kötü hissettiren bu ilişkiden uzaklaşma vakti gelmiş olabilir.

Gerçek aşkı bulamıyorsanız dikkat! Haber

Gerçek aşkı bulamıyorsanız dikkat!

Mutlu olmak, birini çok sevmek ve hayatınız boyunca sadece bir kişi ile ömrünü geçirmek için gerçek aşkı bulmaya çalışıyor olabilirsiniz. Ancak bazen ne kadar uğraşsanız da gerçek aşkı bulamazsınız. Gerçek aşkı bulamamanın sebeplerini Posta.com.tr okurları için derledik. YANLIŞ SEÇİMLER YAPMAK Kimse hayat boyu yalnız kalmak istemez. Yalnız kalmak istemediği için de bazen hiç kendine uygun olmayan kişilerle flört eder ya da bir ilişkiye başlamaya çalışır. Oysa bu durum sadece yanlış seçimler yapmanıza sebep olur. Yalnız kalmamak için ilişkiler kurmak gerçek aşka olan inancınızı da yitirir. Bu sebeple kendiniz için doğru olduğuna inanmadığınız biriyle birlikte olmaktansa yalnız kalmayı tercih edin. İÇE DÖNMEK VE SOSYALLEŞMEMEK  Kendinizle vakit geçirmeyi ve zaman zaman kimseyle görüşmemeyi tercih ediyor olabilirsiniz. Ancak yalnız geçirdiğiniz ve sosyalleşmediğiniz zamanlarda gerçek aşkınıza karşılaşma olasılığınız azalır. Hayatta her şeyde olduğu gibi gerçek aşkı bulmak konusunda da mücadele etmeniz gerekir. Bunun içinde farklı çevrelerde bulunmalı ve yeni arkadaşlar edinmelisiniz. DUYGUSAL OLARAK YORGUN HİSSETMEK  Gerçek aşkı bulamadığınızda ve istediğiniz ilişkiyi yaşayamadığınızda sürekli karşınızdaki insanları suçlarsınız. Bu durum aslında kendinizi duygusal olarak çok yorgun hissettiğinizi gösterir. Bu sebeple önce kendi ruh halini gözden geçirin. Belki duygusal bir süreçten geçiyorsunuzdur. Sorununuz ne olursa olsun, içsel bir yolculuğa çıkmak sizin için iyi olabilir. KENDİNİZİ ÖNEMSEMEMEK  Gerçek aşkı bulmayı istiyorsanız ilk önce kendinize değer vermeyi ve kendinizi sevmeyi öğrenmeniz gerekir. Kendisini sevmeyen insanlar genellikle ilk ilgi gördüğü kişiye bağlanıyor ve onu gerçek aşkı sanıyor. İlişkide umduğunu bulamadığında ise geriye sadece hayâl kırıklığı kalıyor. Kendinize değer vermediğinizde doğru insanları seçme ihtimaliniz düşer. Bu nedenle aşkı bulmakta zorlanabilirsiniz.

İyi bir arkadaş olmanızı sağlayan 5 özellik Haber

İyi bir arkadaş olmanızı sağlayan 5 özellik

Harvard Üniversitesi’nden bilim insanları, 85 yıllık çalışmalarının sonucu olarak bir yaşamı anlamlı kılan şeyin insanlarla iyi ilişkiler olduğu sonucuna ulaştı. Insider'da yayınlanan habere göre "The Good Life: Lessons from the World's Longest Scientific Study of Happiness" adlı kitaplarında insan ilişkilerinin yararlarını hafife aldığımızı öne süren psikiyatrist Robert Waldinger ve psikolog Marc Schulz, mutluluğun en önemli faktörlerinden ikisinin diğer bireylerle iletişim sıklığı ve kalitesi olduğunu vurguladı. İşte insanlarla ve arkadaşlarınızla bağlarınızı güçlendirmeyi sağlayacak 5 ipucu: PROBLEMLERİNİZİ PAYLAŞMAKTAN ÇEKİNMEYİN İnsanlarla daha iyi ilişkiler kurmak için hayatınızında neler olup bittiğini olabildiğince çok paylaşmaya çalışın. Harvard  Üniversitesi’nden Psikiyatrist Waldinger, “Eskiden ailemin yaptığı gibi sağlığımdan asla şikayet etmeyeceğim' derdim. Ama onları şimdi daha iyi anlıyorum çünkü yaşlanıyorum. Bizim yaşımızdaki arkadaşlarlayken sağlığımız hakkında çok konuşuyoruz. Bunu gizlemiyorum” dedi. MERAKLI OLUN Her insan görülmek ve anlaşılmak ister. Arkadaşlarınıza, ailenize ve hayatınızdaki diğer insanlara yardım etmenin en iyi yolu, onları ne kadar süredir tanıdığınız fark etmeksizin, hayatları hakkında meraklı olmaktır. DİKKATİNİZİ YÖNLENDİRİN Dikkatimizi yönelttiğimiz konular ve insanlar konusunda daha bilinçli davranmamız gerektiği öneriliyor. Kitapta "Birini fark etmek ona saygı duymanın, tam o anda olduğu kişiye saygı göstermenin bir yoludur" ifadesi yer alıyor. İLİŞKİLERİ GELİŞTİRMEYE ODAKLANIN Her gün karşınıza çıkan insanlarla derin bağlar kurmak zorunda değilsiniz. Bunun yerine uzun ve kalıcı ilişkiler kurmak istediğiniz insanları iyi seçin. Aileden arkadaşlara en önemli gördüğünüz ilişkilerin bir listesini çıkarın ve ilişkilerin kalitesini ve sıklığını düşünün. İlişkilerin size olumlu ya da olumsuz enerji verip vermediği üzerine düşünün.   Ufak adımlarla bağ kurun Biriyle iletişim kurmanın en basit yolu onu kahve içmeye çağırmak veya onunla yürüyüşe çıkmaktır. Basit organizasyonlar kurarak küçük iletişimler kurmaya çalışın. Ardından bu ilişkiyi bir adım ileriye taşıyabilirsiniz.

En etkili flört yöntemini bulundu Haber

En etkili flört yöntemini bulundu

ABD ve Norveç'ten araştırmacılar, neredeyse her zaman ve her durumda işe yarayacak flört şeklini bulmak için bir çalışma yürüttü. Norveç'te 415 ve ABD'de 577 kişiyle yapılan anket çalışması, heteroseksüel ilişkiler arasında öne çıkan, ideal bir flört biçimine işaret etti. MİZAH EN ETKİLİ STRATEJİ Independent Türkçe'nin haberine göre, hakemli bilimsel dergi Evolutionary Psychology'de yayımlanan araştırma, flörtte en etkili stratejinin mizah olduğunu ortaya koydu. Mizah her iki cinsiyet için de en etkili yöntem olarak belirlenirken, özellikle erkekler ve uzun süreli ilişki arayanlar için en faydalı strateji olarak kabul edildi. Norveç Bilim ve Teknoloji Üniversitesi'nden Leif Edward Ottesen Kennair, "Katılımcılar mizahın ya da başka birini güldürebilmenin, uzun süreli ilişki arayan erkekler için en etkili yöntem olduğunu düşünüyor" dedi: "Tek gecelik bir ilişki arayan kadınlar içinse en az etkili yöntem olarak görülüyor. Ama bu şakalar her iki cinsiyet için de etkili bir flört taktiği." New York Eyalet Üniversitesi'nden evrimsel psikolog Rebecca Burch ise şöyle ekledi: "Sadece komik olmak değil, kadınlar için aynı zamanda partnerinize komik olduğunu düşündüğünüzü göstermeniz de çok önemli." Araştırmacılara göre flört esnasında nasıl ilerleyeceğinden emin olmayan bireyler, mizah unsurunu "araç setine" eklemeli. Kennair, "Gülümseme ve göz teması önemli" dedi ve ekledi: "Ardından, daha gelişmiş taktikler kullanarak flört becerilerinizi bu temelden geliştirebilirsiniz." Araştırma ekibi ayrıca, bulguların önceki araştırmalarla uyumlu olduğunu ve her iki ülkede de benzer sonuçlar elde ettiklerini belirtti. Buna göre bulgular, etkili flörtün büyük ölçüde evrensel olduğunu gösteriyor. "Bulgular, flörtle ilgili literatürden bildiklerimizle mükemmel bir uyum içinde" diyen Kennair, şöyle devam etti: "Ayrıca flört etmenin ABD ve Norveç'te büyük ölçüde aynı olduğu görülüyor."

Bağımlı bir ilişkide olduğunuzun 5 işareti Haber

Bağımlı bir ilişkide olduğunuzun 5 işareti

TEK BİR NEDEN İÇİN KAVGA EDİYORSUNUZ Kendinizi “İlişkimiz mükemmel olduğu zamanlar dışında…” veya “O böyle yapmadığı zamanlarda…” gibi şeyler söylerken bulduğunuzda bağımlı bir ilişkide olabilirsiniz. Belirli durumlarda ve davranışlarda kızdığınızda kavga etme eğiliminde bulunuyorsanız ilişkinizi yeniden gözden geçirin. ONAY BEKLİYOR MUSUNUZ? Partnerinizin sizin hakkınızdaki düşünceleri çok önemliyse ve onun dediklerini yapmaya dünden razıysanız bağımlı bir partner olabilirsiniz. Bu durumdan kurtulmak için kendi kararlarınızın her şeyden daha önemli olduğunu ve önceliğin siz olduğunu unutmayın. ÇOK FAZLA SORUMLULUK ALIYORSUNUZ Partnerinizin hayatıyla ilgillenmeniz ve ihtiyaçlarını gidermek için çabalamanız oldukça normal ancak bunları yaparken çok fazla fedakarlık yapıyor olabilirsiniz. Kontrolde olmak ve ilişkiyi yönlendirmek için çok fazla sorumluluk alıyorsanız bağımlı bir ilişkide olabilirsiniz. ONUN SORUNLARINA ÖNCELİK VERİYORSUNUZ Tüm hayatınızı partnerinizin sorunları, ihtiyaçları, aile problemleri veya arkadaşları üzerine kurmanız bağımlılığın en büyük işaretlerinden biri olabilir. Konuşmalarınız hep onun hayatı üzerine oluyor ve sizin yaşadıklarınız hiç konuşulmuyorsa çok fazla verici davranmış olabilirsiniz. ONA DANIŞMADAN HAREKET EDEMİYORSUNUZ Kendi kararlarını bir birey olarak almayı bıraktığınız gün, bağımlı bir ilişki içine girmişsiniz demektir. Bir işe başlamadan önce hep partnerinizin fikrini ve onayını almak zorunda hissediyorsanız sağlıksız bir ilişki içinde olabilirsiniz.

Arkadaş kalmak mı istiyorsunuz? 'Friendzone' tam size göre... Haber

Arkadaş kalmak mı istiyorsunuz? 'Friendzone' tam size göre...

Arkadaşlık ilişkileri romantik hislerin beklenmedik bir şekilde ortaya çıkmasıyla karmaşık bir hal alabilir. Özellikle duygular karşılıklı değilse durum içinden çıkılmaz bir hal alabilir. Arkadaşınızı kırmadan ona böyle bir ilişkinin olmayacağını söylemek istiyorsunuz ama nasıl yapacağınız konusunda emin değilsiniz. Z kuşağı böyle durumlar için ‘friendzone’ ifadesini kullanıyor. FRIENDZONE NEDİR? Türkçe’de net bir karşılığı olmayan ‘friendzone’ (arkadaş bölgesi) karşınızdaki kişiye bir anlamda “Seninle romantik olarak ilgilenmiyorum. Arkadaş kalalım” demek oluyor. “Seni arkadaş olarak kaybetmek istemem ama beraber olacağımızı düşünmüyorum” olarak da özetleyebileceğimiz bu durumda, sizi romantik olarak arzulayan kişiye çok da belli etmeden arkadaş olduğunuz sinyalini veriyorsunuz. Birinin sizi ‘friendzone’ladığını nasıl anlarsınız? - Kahve içme tekliflerinizi devamlı reddediyor ve sizi devamlı oyalıyorsa veya sık sık “Tabii bir gün mutlaka yapalım” diyorsa sizi arkadaşınız olarak görüyor olabilir. - Mesajlarınıza geç veya kısa kısa cevap vermesi önemli bir işaret. -Eski sevgililerinden rahatlıkla bahsediyorsa sizi çok da yeni sevgili adayı olarak görmüyor olabilir. - Sizinle flört etmiyorsa, - Sürekli arkadaşlığınızın ne kadar değerli olduğuna dair ifadeler kullanıyorsa, ‘friendzone’lanıyor olabilirsiniz. ARKADAŞ OLMANIZ ŞART DEĞİL Aslında 'frienzone'ladığınız kişi arkadaşınız olmak zorunda bile değil. Arkadaş ortamında tanıştığınız birinin size karşı ilgi duyduğunu hissettiniz. Ancak siz benzer duyguları taşımıyorsunuz. Yapmanız gereken şey ise onun flört çabalarına karşılık vermemek ve arkadaşlarınıza davrandığınız gibi onunla iletişim kurmak. PEKİ YA SİZİ ARKADAŞI OLARAK GÖRÜYORSA? Tabii ‘friendzone’lanan kişi siz de olabilir. Romantik duygular beslediğiniz kişi, sizi yalnızca arkadaşı olarak görüyor olabilir. Eğer gerçekten birlikte olabileceğinize inanıyorsanız şunları yapabilirsiniz:   - Açıkça ondan hoşlandığınızı ve onu arkadaşı olarak göremediğinizi söyleyin.   - Israrcı olmayın. Sık sık mesaj atmayı bırakın ve sizi merak etmesini sağlayın. Kolay ulaşılabilir olmak size yardımcı olmayacaktır. - Senden hoşlanıyorum demenin birden fazla yolu var. Onu özel hissettiren jestler yapın. Arkadaşlığınızı bir adım öteye taşıdığınızda nasıl bir ilişkinin ortaya çıkabileceğini gösterin.   - Taktikler çok yorucu olabilir. Klişelerden kaçının ve samimi olun. Sırf sizi beğenmesi ve sevmesi için bir şeyler yapmaya çalışmayın.

Bekar olmanızın muhtemel 8 nedeni Haber

Bekar olmanızın muhtemel 8 nedeni

Çevrenizde yalnız olan ve bu durumdan mutlu olan ya da devamlı şikayet eden birçok kişi görmüşsünüzdür. Yaşadıkları kötü ilişkilerden sonra artık hayatlarına yeni birini almak istemezler, yalnız olmanın onlar için daha iyi olduğunu düşünürler. Ancak bazen de hayatlarındaki insanı istemeden kaybettiklerine üzülür ya da karşılarına istedikleri gibi biri çıkmadığı için yalnızlığı tercih ederler. Siz de bu kişilerden biriyseniz, öncelikle yalnızlığın korkutucu ve mutsuz edici olduğu düşüncesinden uzaklaşın. Çünkü bazı insanlar bekar olduğu için daha mutlu, başarılı ya da tam olarak istediği hayata sahip olabilir. Bu yüzden aşkta kendinizi başarısız hissetmeden önce, belki de güçlü bir seçim yaptığınızı düşünebilirsiniz. Bekar olmanızın muhtemel 8 kişisel nedenini sizin için sıraladık... 1-ENERJİNİZİ DAHA ÖNEMLİ ŞEYLERE ODAKLADINIZ İlişkiler, özellikle başlangıçta çok fazla enerji, zaman ve emek gerektirir, siz de hayat akışınızı ve enerjinizi başka önceliklerinize vererek yalnız kalmayı tercih etmiş olabilirsiniz. Bu, işiniz, hobileriniz ya da bambaşka nedenler olabilir. Hayatınızda başka öncelikleriniz olması,  daha önemli olduğunu düşündüğünüz ve sizi daha mutlu eden şeylere odaklanmanız kötü bir şey değil, bu yüzden kendinizi suçlamayın. 2-İLİŞKİLERDE İYİ OLMADIĞINIZI DÜŞÜNDÜNÜZ Kendinizi olduğunuz gibi kabul etme ve buna göre yaşama hakkına sahipsiniz. İlişki kurmak ve biriyle mutlu olabilmek kolay bir şey değil. Siz de ilişki kurmakta ve devam ettirmekte zorlanıyor ya da kurmak istemiyor olabilirsiniz. Daha doğrusu bu düşüncelerden çıkamıyor ve hayatınıza birini almaya cesaret edemiyor da olabilirsiniz. Bu, birçok kişinin temel sorunu, unutmayın yalnız değilsiniz. 3-BİRİNE BAĞLI KALMAK İSTEMEDİNİZ İlişkiler, karşılıklı bağımlılık, sadakat, anlaşma, hayatındaki insana öncelik verme gibi prensipler gerektirebilir. Ancak herkesin yapısı bunun için uygun olmayabilir. Kimi insan bunlarla mutlu olurken, kimi de kendini fazla sorumluluk altında boğuluyormuş gibi hissedebilir. Bu saydıklarımızı da sorun olarak görmeyin, çünkü herkes her duruma uyum sağlayamayabilir. 4-FARKLI İNSANLAR TANIMAYI SEVİYORSUNUZ Bu konuda aslında söylenecek fazla bir şey yok. Uzun süreli bir ilişki, birine bağlı olma durumu ve tek eşlilik size göre olmayabilir. 5-ÖN YARGILARINIZ VAR Çok fazla çiftin mücadele ettiğini, boşandığını veya birlikte mutsuz olduğunu gördünüz ve siz de bundan korkuyorsunuz. Çevremizde, ailemizde, arkadaşlarımızda karşılaştığımız olaylar bizi etkiler. Yakınımızdaki insanların mutsuz olduğu şeyleri görmek bizde de bir ön yargı oluşturabilir. "Zaten herkes mutsuz ve ben de aynısını yaşayabilirim" düşüncesiyle hareket ettiğiniz için yalnızlığı seçmeniz oldukça doğal. 6-HOŞGÖRÜNÜZ AZ VE BİRİYLE KOLAY ANLAŞAMIYORSUNUZ Uzun ilişkilerin sırrı karşılıklı sevginin yanı sıra sabır. Eşiniz ya da sevgilinizle sağlıklı ve uzun bir ilişki kurabilmek, iyi anlaşabilmek ve karşılıklı saygıyı koruyabilmek için hoşgörü, empati ve zaman zaman alttan alabilmek şart. Bu saydığımız özellikler sizde çok fazla yoksa, insanlarla zor anlaştığınızı düşünüyorsanız, daha doğrusu anlaşmaya isteğiniz yoksa, yalnız olmanızın muhtemel nedeni bu olabilir. 7-ÇOK FAZLA KALP KIRIKLIĞI YAŞADINIZ Daha önce başınıza gelen olaylar ve yaşadığınız ilişkiler, sizi ilişki yaşamaktan soğutmuş ve kalbinizi kırmış olabilir. Bu yüzden hayatınıza yeni birini almak istemiyor ve korkuyor olabilirsiniz. 8-YARDIM ALMAK İSTEMİYORSUNUZ İlişkilerde yaşanan sorunlar ve mutsuzluklar için genellikle bir uzmandan yardım almak işleri kolaylaştırır. Hem kendinizi hem de karşınızdaki kişiyi daha iyi tanımanızı, neler yapıp neler yapmamanız gerektiğini anlamınıza yardımcı olur. Ancak siz yardım almayı çeşitli nedenlerden dolayı reddediyor ve olayları kendi başınıza çözmeyi seviyor olabilirsiniz.

İlişkilerde yeni tehlike: Phubbing Haber

İlişkilerde yeni tehlike: Phubbing

Romantik ilişkiler ve arkadaşlık ya da iş ilişkileri de dahil olmak üzere sosyal yaşantımızı derinden etkileyen bir konu var: Phubbing. İngilizcede telefon (phone) ve küçümseme (snubbing) kelimelerinin birleştirilmesiyle oluşan phubbing, kabaca, yanında biri veya birileri varken telefona gömülme anlamına geliyor ve günden güne daha fazla tartışılır hale geliyor. Araştırmalar ortalama bir insanın her gün 3 saat 23 dakikasını telefon başında geçirdiğini gösteriyor ki bu da yılda yaklaşık 50 güne denk geliyor. Ayrıca çoğu kişi günde 58 kez telefonlarını kontrol ediyor. Ancak bu sadece göz sağlığına, ilişkilere de zarar veriyor. EN YAKINIMIZDAKİLERİ 'PHUB'LIYORUZ' Independent'in haberine göre, Phubbing Psikolojisi (The Psychology Of Phubbing) kitabının yazarı Yeslam El-Saggaf'ın yürüttüğü araştırma, insanların bu davranışı en çok da en yakınındaki kişilere yönelttiğini gösteriyor.  Avustralya'daki Charles Sturt Üniversitesi'nde Bilgi Teknolojisi Doçenti olan El-Saggaf'a göre phubbing davranışından en çok eşler etkileniyor. Bunu en yakın arkadaşlar, kardeşler, çocuklar ve ebeveynler izliyor. Akademisyenin yürüttüğü deneylerde her phubbing davranışında çevredekilere farklı ve zararlı mesajlar verildiği ortaya çıkmıştı. Ebeveynler bu davranışla çocuklarına onlarla ilgilenmediği mesajını verirken, çocuklar üzerinde bağlanma eksikliği ve reddedilme hissi uyandırıyor. Eşler arasında ise çatışmaların artmasına ve bu davranışa maruz kalan tarafın dışlanmış, bir kenara itilmiş gibi hissetmesine neden oluyor. Bazı durumlarda eşler, aldatıldıkları düşüncesine kapılıp kıskançlık da yapabiliyor. PHUBBİNG'İ NEDEN DURDURAMIYORUZ? Akıllı telefon bağımlılığına veya bunların aşırı kullanımına neden olan en önemli faktörlerden biri "Gözden Kaçırma Korkusu". Psikiyatristlere göre sosyal medyada olup bitenlere ayak uydurma ihtiyacı, insanların çevresindeki kişiler yerine telefonlarına öncelik vermesine sebep oluyor. Bazı deneylerde telefonlarından tamamen mahrum kalan katılımcıların konsantre olmada zorlandığı ve kafalarının daha fazla karıştığı görülmüştü. Bu nedenle bazı uzmanlar cihazların erişilebilir konumda olmasının psikolojik rahatlık sağladığına ve odaklanma becerilerini artırdığına inanıyor. Bu da sosyal ortamlarda telefonların en azından elde değil de masada durmasının bireyler için faydalı olabileceğini düşündürüyor. BU DAVRANIŞTAN NASIL KURTULURUZ? Avustralya'nın yetkin İngilizce sözlüklerinden Macquarie Dictionary'nin yayıncıları 2012'de geniş kapsamlı bir halkla ilişkiler çalışmasına girişti. Phubbing kelimesi bu çalışmadan doğdu. Kampanyanın arkasındaki reklam ajansı McCann, "Phubbing'i Durdurun" temalı bir internet sitesi açarak yeni kelimeyi hem kullanıma soktu hem de bu konudaki farkındalığın giderek artmasını sağladı. Bunda muhtemelen akıllı telefonların giderek yaygınlaşması ve gelişmesinin de etkisi oldu. Ayrıca 2019'da başlayan pandemi karantinaları insanların sosyal ortamlarını giderek daha çok sanallaştırdı. El-Saggaf'a göre, hayatınızda sizi "phub"layan biri varsa, bu konuyu sakince gündeme getirmeye çalışmak gerekiyor. Bunun yöntemi, "Lütfen dikkatini verebilir misin?" diye sormak kadar basit olabilir. Ancak karşınızdaki kişi bir telefon veya sosyal medya bağımlısıysa bu davranış uyarılara rağmen tekrar edebilir.  "Bu davranışın sizi nasıl etkilediğini ve neden durması gerektiğini açıklayın. Birlikteyken telefon kullanımıyla ilgili temel kurallar belirlemenizin de yardımı olabilir" diyen araştırmacı, sözlerini şöyle sürdürüyor: "Örneğin, ebeveynler akşam yemeğinde masaya telefon getirmemek gibi kurallar koyabilir ve eşler de yatmadan önce telefonlarını bir kenara kaldırmaya karar verebilir." Eşi veya arkadaşlarının yanında telefonlarına dalan kişilere de "phubber" adı veriliyor. El-Saggaf, "Bir phubber olduğunuzdan endişeleniyorsanız başkalarının yanında telefonunuzu nasıl kullandığınıza dair uzun uzun düşünün" diyor: Kendinizi phubbing yaparken yakalarsanız, durun ve sonrasında bundan kaçınmak için söz verin. PHUBBİNG DE BAZEN ÖNEMLİDİR Pandeminin etkisiyle ve yeni iş kollarının çalışma saatlerini esnetmesiyle birlikte iş dışında cevaplamanız gereken telefon sayısı artmış olabilir. Bu durumda istemeden de olsa karşınızdaki kişilere "phub"lamak zorunda kalabilirsiniz. Uzmanlar bunu olabildiğince düşünceli biçimde yapmak gerektiğini söylüyor. Örneğin, "Pardon bu telefonu açmam gerek" veya "Bu mesajı yanıtlamam gerek" gibi ifadelerle karşınızdaki kişiyi değersiz hissettirmeden telefonla ilgilenmek de mümkün. Bunun yanı sıra başkalarının yanında yapmak zorunda olduğunuz telefon görüşmelerini kısa tutmak da sosyal ilişkilerin bundan etkilenmemesini sağlayabilir.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.