Hava Durumu

#Gazeteciler

Lodoshaber.Com - Gazeteciler haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Gazeteciler haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Bursalı gazeteci anlattı. Bir gazetecinin dramı: Sol bileğimi kestiler! Haber

Bursalı gazeteci anlattı. Bir gazetecinin dramı: Sol bileğimi kestiler!

"İnanılmaz büyük bir gürültü ve sallanmayla derin uykumdan uyandım. İlk aklıma gelen, ayakta bile zor durabilen 82 yaşındaki annem olmuştu. Odalarımız yan yanaydı ve yataktan fırladığım gibi koştum. Annem yatakta oturuyordu. 'Anne sen kalkma, ben seni alıcam' derken sözlerim yarım kaldı ve bina üzerimize çöktü. Gözlerimi açtığımda başımı ve sağ elimi üç-beş santim oynatabiliyordum. Sol kolumu ve ayaklarımı kımıldatamıyordum. Enkaz altında kaldığımı idrak ettiğimde hemen anneme seslendim. Ortalıkta çıt yoktu. Meslek hayatımın 33 yılında defalarca deprem felaketlerini, selleri, Suriye savaşını haber yapmış biri olarak hemen kendime sakin olmamı telkin etmeye başladım ve etrafı dinlemeye başladım. Ne kadar süre geçtiğini bilmiyorum ama bir anda 'anneeee, abiiiii' diye bir ses duydum. Biraz dinleyince kardeşim Murat olduğunu anladım ve 'Murat ben buradayım' diye seslendim. Kardeşim Murat, 'abi bekle yardım getireceğim' deyip gittiğinde umudum yeşermişti. Bir süre sonra sesler gelmeye başladı. Kardeşim, mahallemizde bulabildiği arkadaşlarıyla enkazı; elleriyle, çekiçlerle, tornavidayla, bulabildikleri her şeyle kazmaya başlamışlardı. Depremden kurtulan abim de bulunduğu yerden hızla gelip kurtarma çalışmalarına katılmıştı. Bu arada oksijenim bitmiş, nefes almakta zorlanıyordum. 'Murat, nefes alamıyorum, bana hava deliği açmanız lazım' diye seslendim ve çok kısa sürede bir hava deliği açtılar. Zaman algım kaybolduğu için kaç saat geçtiğini anlayamıyordum; ama yavaş yavaş bana yaklaştıklarını hissedebiliyordum. Bir süre sonra bana yandan ulaştılar. Önce ayaklarımı kurtardılar. Baş kısmımı rahatlattılar. Ancak sol koluma gelince durdular. Ne olduğunu sorduğumda, sol kolumun çok sıkıştığını söylediler. Dışarıda konuşuyorlardı ve ben duyabiliyordum. Koluma demir saplandığını, sol bileğin enkaz altında sıkıştığını, ancak arama kurtarma ekiplerinin aletleriyle kurtulabileceğini söylüyorlardı. Kardeşim 'Abi yardım çağıracağız. Beklememiz gerekiyor' dediğinde büyük afetlerde yardımların nasıl gelip gelmediğini bilen birisi olarak, o anda bir karar vermem gerekiyordu. Gazetecilik mesleğimin vermiş olduğu tecrübe ile bu kararı verdim ve kardeşime seslendim: 'BİLEĞİMİ DERHAL  KESİN'... Kardeşim ve arkadaşlarının 'kesinlikle olmaz' demelerine rağmen, 'kesmezseniz burada ölürüm' diye ısrar ettim. Bunun üzerine aralarında tartışmışlar ve ambulans aramaya çalışmışlar ama telefonlar çalışmadığı için ulaşmak mümkün olmamış. Bunu duyunca 'ben burada yattığım sürece 6-7 ambulans geçti, ancak uzun süredir geçmiyor' dedim. 'Bileğimi kesin, ben hazırım' dedikten sonra. Hemen hazırlıklara başlamışlar. Bir arabayı çok yakına getirmişler. Beni kaydırarak çıkarmak için bir battaniye bulmuşlar. Ve... 'KÜÇÜK BİR ÇAKIYLA SOL BİLEĞİMİ KESTİLER' Bundan sonrasını hatırlamıyorum... Öğretmen olan abim hemen sol koluma turnike yapmış, kan fışkıran bilek kısmıma ise üzerinden çıkardığı bir kazakla baskı uygulayarak hastaneye getirmişler. Hastanede bir saat bekledikten sonra ameliyata girmişim ve kolum dirsek kısmından kesilmiş. 'Kurtuldum. Ölmedim. Buna da şükür ama ANACIĞIMIZI KAYBETTİK" Kâbus dolu o anları anlatırken, gözlerinden yaşlar süzülüyordu meslektaşım Akın Bodur'un... Hatay Dörtyol Devlet Hastanesi'nde ziyaret ettiğimiz, Gazeteci Akın Bodur, bir yandan yaşama tutunmak için kolunu feda ederken, diğer yandan enkaz altında bıraktığı anneciği için gözyaşlarını tutamıyordu... Dinlerken gözyaşlarımızı tutamadığımız, filmlere konu olabilecek bu dram gibi binlercesinin deprem bölgesinde yaşandığını biliyorum. Basın İlan Kurumu'nda uzun yıllar birlikte Anadolu Gazetelerini temsilen görev yaptığımız kardeşim Mustafa Arslan ve yeni seçilen kardeşim Mehmet Ergun'la birlikte, aracıyla bize eşlik eden Ömer Cihangirli'nin sürücülüğünde 3.515 kilometre yol kat ederek deprem bölgesindeki 10 ilimizi de ziyaret ettik. Marmara Bölgesinde yaşayan biri olarak 17 Ağustos depremini bizzat yaşamıştım. Yıkıntıları yerinde görmüş, arkadaşlarımı kaybetmiştim. Ancak Kahramanmaraş merkezli bu depremin sonuçları kelimelerle anlatılacak gibi değil. Konuştuğumuz herkesin akrabaları, arkadaşları, komşuları enkaz altında kalmıştı. Bölge tam "SÖZÜN BİTTİĞİ YER"di... Hatay Gazeteciler Cemiyeti eski Başkanı Abdullah Temizyürek, eşi ve çocuklarıyla birlikte depremin olduğu günden bu yana ateş başında sandalyelerde; Eşinin kardeşi, eşi ve çocuklarına kavuşmayı umutla bekliyorlardı. Bugün 9'uncu gün. Telefonla konuşmamda umutlarını yitirdiklerini, artık cenazeyi beklediklerini söyledi.  Bu depremde 21 gazeteci meslektaşımız da yaşamını yitirdi: Ayhan Gümüşsoy Beyzade (Haykırış Gazetesi/Antakya-Hatay),  Ayşe Figen Arlı (İskenderun Ses/Hatay), Aziz Çevlik (Manşet / Kahramanmaraş), Burak Alkuş (Adıyaman Ses), Burak Milli (AA / Antakya-Hatay), Erhan Yılmaz (23 Temmuz Gazetesi sahibi/Antakya-Hatay),  Fatih Nalbantbaşı (TRT Eski İl Temsilcisi/Kahramanmaraş), Gökhan Aklan (İHA / Antakya-Hatay), Hasan Okay (emekli gazeteci/Antakya-Hatay)  Hidayet Özdemir (Gazeteci -Yazar/Adıyaman), İskender Korkut (Mercan TV/Adıyaman), İzzet Nazlı (DHA/Antakya-Hatay), Kemal Öner (Adıyaman Telgraf), Meltem Özgen (TV sunucu/Adana), Muhammed Akan (Adıyaman Haber), Mustafa Yüzbaşıoğlu (Bugün / Kahramanmaraş), Neşet Alkan (Haber Ekspres/Antakya-Hatay), Ruhi Akan (Jet Haber/Adıyaman), Yunus Emre Doğan (Mercan TV/Adıyaman). Zafer İnli (Hatay gazetesi/Antakya-Hatay),  Zübeyir Pektaş (Halkın Sesi/Adıyaman).

Medya da yasta: 16 gazeteci deprem kurbanı oldu! Haber

Medya da yasta: 16 gazeteci deprem kurbanı oldu!

Türkiye Gazeteciler Federasyonu (TGF) Başkanı Nuri Kolaylı, Türkiye'yi yasa boğan Kahramanmaraş depreminde şu ana kadar bölgede yaşayıp görev yapan 16 gazetecinin hayatını kaybettiğini, halen enkaz altında olan gazetecilerin olduğunu söyledi.      Asrın felaketi olarak gösterilen, 10 ilde yıkıma sebep olan 7.7 ve 7.6'lık Kahramanmaraş depreminin ardından bölgeye giderek incelemelerde bulunan TGF Başkanı Nuri Kolaylı, depremin etkili olduğu illerde yaşayıp görev yapan 16 gazetecinin hayatını kaybettiğini söyledi. Kolaylı yaptığı açıklamada, "Depremde şu ana kadar 16 gazeteciyi kaybettik. En büyük kayıp 7 gazeteci ile Adıyaman’da. Halen enkaz altında olan gazeteciler var. Dualarımız onlar için" dedi.     Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı'nın bölgedeki bütün vilayetlerde başka şehirlerdeki müdürlerini görevlendirdiğini aktaran Kolaylı, "Sağ olsunlar onlar da basın ekiplerine yardımcı oluyorlar. Gaziantep'te gazeteci arkadaşlar iletişim müdürlüğünü kullanıyor. Bölgede görevli arkadaşlar sıkıntı yaşadıklarında hemen müdahale ediyorlar. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı'na da bu hassasiyetlerinden ötürü teşekkür ediyoruz" dedi.    Basın Ilan Kurumu Gazete Sahipleri Temsilcisi Mehmet Ergün ve Konya Yenigün Gazetesi Sahibi Mustafa Arslan ile birlikte bölgedeki çalışmalara destek olmaya devam edeceklerini ifade eden Türkiye Gazeteciler Konfederasyonu Genel Başkanı Nuri Kolaylı, “Deprem bölgesine gerekli yardımı ulaştırmak ve yaraları sarmak en büyük görevimiz. Meslektaşlarımız, kurtarma ve yardım ekipleriyle birlikte fedakarca görev yapıyor. Biz de tüm olanaklarımızla yanlarındayız. Deprem felaketini yardımlaşma bilinciyle, daha büyük acılar yaşamadan atlatmak ümidiyle tüm milletimize başsağlığı diliyorum" diye konuştu  Deprem kurbanı gazeteciler   Depremde enkaz altında kalarak hayatını kaybeden gazetecilerin isimleri ve şehirleri şöyle:    Ayşe Figen Arlı (İskenderun Ses), Aziz Çevlik (Manşet/Kahramanmaraş), Burak Alkuş (Adıyaman Ses), Burak Milli (AA / Hatay), Gökhan Aklan (Hatay), Hidayet Özdemir (Gazeteci-Yazar/Adıyaman), İskender Korkut (Mercan TV/Adıyaman), İzzet Nazlı (DHA/Hatay), Kemal Öner (Adıyaman Telgraf), Meltem Özgen (TV sunucu/Adana), Muhammed Akan (Adıyaman Haber) Mustafa Yüzbaşıoğlu (Bugün/Kahramanmaraş), Neşet Alkan (Haber Ekspres/Hatay), Ruhi Akan (Jet Haber/Adıyaman), Yunus Emre Doğan (Mercan TV/Adıyaman), Erhan Yılmaz (Hatay/23 Temmuz Gazetesi).

Üsleri ziyaret eden gazeteciler, büyük mücadeleyi yakından gördü! Haber

Üsleri ziyaret eden gazeteciler, büyük mücadeleyi yakından gördü!

Milli Savunma Bakanlığı (MSB) tarafından gerçekleştirilen basın turu çerçevesinde Ankara’dan Hakkari'ye gelen gazeteciler, Pençe Kilit Operasyonunun gerçekleştirildiği bölgeye en hakim noktalardan biri olan 2 bin 50 rakımlı Gezgin Tepe ile 2 bin 300 rakımlı Geyik Tepe üs bölgelerini ziyaret etti. Ziyarette basın mensupları üslerdeki mücadeleye bizzat tanıklık etti.      “ Girilemez' denilen her yere girdik'   Harekatın yapıldığı bölge hakkında basın mensuplarına bilgi veren 2'nci Hudut Tugay Komutan Yardımcısı Albay Ercan Şen, teröristlerin, ‘Kimsenin giremeyeceği, girse de çıkamayacağı’ iddiasıyla “Cehennem Tepesi” olarak adlandırdıkları Meluni Dağı'nda teröristlerin kullandığı 47 mağara ve sığınağın tespit edildiğini, 13 teröristin etkisiz hale getirildiğini ve 2 teröristin de teslim olduğunu söyledi. Daha önce Avaşin’de Pençe-Yıldırım, Metina bölgesinde Pençe-Şimşek harekatlarının yapıldığını vurgulayan Şen, “Pençe-Kilit Harekatının da düzenlenmesiyle bu bölge adeta kilitlenmiş ve emniyet altına alınmıştır” dedi.    Harekat öncesi Irak'ın kuzeyinden Türkiye'ye 900'ün üzerinde taciz ve sabotaj gerçekleştirildiğini anlatan Şen, “Irak'ın kuzeyinden halkımıza ve güvenlik güçlerimize yönelik saldırıları bertaraf etmek, sınır hattının emniyetini sağlamak maksadıyla 17 Nisan 2022'de başlayan Pençe-Kilit Operasyonu ile tüm terör inlerine girilmiş, mağara ve inleri teröristlerin başlarına yıkılmıştır. Kahraman komandolarımız bu bölgenin emniyetini almış ve halen operasyonlara devam etmektedir. Neticede 'girilemez' denilen her yere girdik, 'ulaşılamaz' denilen her noktaya ulaştık."      "İnlerine girmeye devam edeceğiz"    Harekat çerçevesinde operasyona giden timin komutanı üsteğmen ise, “Hain teröristler ve onları destekleyenler iyi bilsinler, bizleri hiçbir şey yıldıramaz. Son terörist etkisiz hale gelinceye kadar inlerine girmeye devam edeceğiz. Ölürsek şehit, kalırsak gazi anlayışıyla mücadelemiz sürecek. Türk komandoları olarak bizim anlayışımız budur. Milletimiz rahat olsun, dualarını bizden esirgemesinler” ifadelerini kullandı.

Haber

"Muhtar bile olamaz" manşetlerini hatırlatıp gazetecileri uyardı: Kendinize ayar verin ayar

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde düzenlenen 7. Anadolu Medya Ödülleri Töreni'ne katıldı. Tören Anadolu Yayıncıları Derneği tanıtım filmiyle başladı. Filmden sonra konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, toplam 320 mahalli radyo, televizyon, gazete ve dergiyi aynı çatıda bir araya getiren Anadolu Yayıncılar Derneği her gün başarısını bir adım yukarıya taşıdığını belirtti. Türkiye'nin kültürel zenginliğini yansıtan Anadolu medyasının ne kadar etkin ve yaygın olursa demokrasinin de o derece güçlü olacağını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Anadolu medyasının sesi ne kadar güç çıkarsa milletlerimizin beklenti ve talepleri o derece makes bulacaktır. Sizleri sıradan bir medya kuruluşundan ziyade on yıllardır öncesine kulak verilmeyen medyadaki temsilcisi olarak görüyoruz. Her birinizi varlığınızla ülkemizin medya çeşitliliğinin oluşmasında önemli katkılar sunuyorsunuz. Mahalli medyanın halkımızın doğru bilgilendirilmesi oynadığı kritik role özellikle son yıllarda şahit olduk. Gezi olaylarından 17-25 aralık darbe girişimine, terör saldırılarına, 15 Temmuz ihanetine kadar yaşadığımız kritik dönemeçte Anadolu medyası milli irade demokrasiden yana çok net bir tavır aldı. Türk demokrasi üzerinden vesayetin gölgesini kaldırmaya dönük her hamlemizde yerel medyamızın desteğini gördük. Lafa gelince özgür basından dem vuranların, darbecilere alkış tuttuğu dönemde sizler cesaretle demokrasimize sahip çıktınız. Küresel sistemin çarpıklıkların temsilcisi odaklarla bir olup siyasete ayar veren kalemşörler karşısında yerli ve milli basının nasıl olması gerektiğini yine sizler gösterdiniz. Örnek duruşunuzdan ötürü sizlere ve yerel medyamıza şahsım, ülkem ve milletim adına bir kez daha teşekkür ediyorum. Bizde sizlerin etkinliğinizi daha da artırmak ve medyamızda farklı sesleri çoğaltmak için yerel kurulmuşlarımıza destek verdik. Bürokratik iş ve işlemlerin kolaylaştırılması başta olmak üzere pek çok alanda sizlerin yükünü hafiflettik. Her zaman güçlü bir iradeyi sorunlarınızın çözümlenmesi noktasında sergiledik. Anadolu medyasına ve temsilcilerine kapımızı daima açık tuttuk. İnşallah bundan sonra da sizlere desteği sürdüreceğiz” diye konuştu. “Medyanın asli görevi zaten vatandaş adına gözcülük yapmaktır” Özgür, tarafsız, halka karşı kendini sorumlu hisseden bir medyanın demokrasiler açısından taşıdığı öneminin bildiklerini ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti: “Bunun için literatürde medyayı tarif ederken sık sık 'dördüncü kuvvet' kavramına başvurulduğunu görüyoruz. Dördüncü kuvvet ifadesi bizim medyamızın da sahiplendiği bilhassa siyaset kurumuyla siyaset kurumuyla olan ilişkinlerinde sıkça referans aldığı bir kavramdır. Kamu adına siyaset kurumunu izleyen, denetleyen, varsa hatalarını ortaya çıkaran bir medya elbette bu tanımı ziyadesiyle hak eder. Medyanın asli görevi zaten vatandaş adına gözcülük yapmaktır. Ancak ülkemizde 'dördüncü kuvvet' ifadesi genellikle yanlış yorumlanmış, millet ve milletin seçtiklerinin üzerinde bir tahakküm aracına dönüştürülmeye çalıştırılmıştır.” Medyanın önemli bir kısmı bilhassa darbe dönemlerinde halkın sesi olmak yerine anti demokratik güç odaklarının dümen suyuna girmeyi tercih ettiğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Gazete manşetleri, sayfa köşeleri, televizyon ekranları, siyasetçi ve topluyu yönlendirmek siyasetçiyi hizaya sokmak; hatta alenen tehdit etmek amacıyla kullanılmıştır. Hatırlarsanız 27 Mayıs öncesinde ana akım medya yalan ve iftira dozu yüksek utanç verici manşetlerle resmen darbeye ortam hazırlamıştır. Aynı şekilde 12 Eylül darbecilerine manşetlerden selam çakan medya kuruluşlarımız olmuştur; hatta ileri gidiyorum kalemşörler olmuştur. Ülkenin seçilmiş başbakanına diktatör diyen gazeteci kılıklılar gördük. Daha dün gibi hatırladığımız 28 Şubat döneminde muhtıracıların haber bülteni gibi yayın yapan medya organlarımız vardı. Okuduğumuz şiir sebebiyle hakkımızda verilen mahkeme kararını 'muhtar bile olamayacak manşetleriyle adeta kutlayan gazeteler gördük. Burada bir muhtarları küçümsemek, iki yarının siyasetine kendine göre yön vermek. Ne oldu? O kadar ufkunuz o kadar dar ve kısır ki, muhtar bile olamaz dediğiniz kişi cumhurbaşkanı oldu. Önce bu başlıkları atanlara bir şeyi hatırlatmak lazım; kendinize ayar verin ayar. Eğer, ayar vermezseniz millet size ayar verir. Hükümetlerimiz döneminde hak ve özgürlükleri genişletmek için yaptığımız bir yasa değişikliğine nasıl başlık attılar '411 el kaosa kalktı' diyerek saldıran, vesayet odaklarına açıkça davetiye çıkaran medya kuruluşları oldu” şeklinde konuştu. “Kandil'deki terör baronlarına 'yere izmarit atmıyorlar' diye manşetleriyle övgü yağmurları yapan basın yayın organları gördük” Kandil'deki terör baronlarına 'yere izmarit atmıyorlar' diye manşetleriyle övgü yağmurları yapan basın yayın organları görüldüğünün altını çizen Erdoğan sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Şu anda o baronlar 13-14 yaşındaki kız yavruların taciz edildiği yerler hale geldi. Bay Kemal niye konuşmuyorsun? Oraya niye sesin çıkmıyor? Diyarbakır annelerine niye bir ziyaret etmiyorsun? Orayla niye bir irtibat kurmuyorsun. İşte sen kurmazsan millet sana hizaya gelmeyi gösterecek. Şahsımıza manşetlerden ömür biçenler, terör eylemlerine açıkça desteklenmesine, kadınlarımıza hakaret eden köşe yazarlarından, bebek katillerine sahip çıkanlara kadar medyamıza 4’üncü kuvvet ifadesiyle asla bağdaşmayacak kepazelikler karşılaştık. Biz bugünlere sadece darbecilere çetecilere, terör örgütlerine meydan okuyarak gelmedik. Biz aynı zamanda şahsımızı, davamızı, partimizi milli iradeyi hedef alan kirli manşetlerle çarpışa çarpışa bugünlere geldik. Gerçeğin peşinden koşmak, yerel ve küresel güç odaklarına tetikçilik yapanlara rağmen mücadelemizi yürüttük. Duruşumu hiç bir zaman bozmadık, yalan ve iftiraya asla teslim olmadık. İtibar suikastları karşısında geri adım atmadık. Hassasiyet fukaralarının tehditlerine boyun eğmedik. Karşımızdakiler ne yaparsa yapsın biz daima hakkın ve hakikatin hatırını üstte tuttuk. Milletimizle ve milli iradenin sesi olan basın yayın kuruluşlarımızla omuz omuza hareket ederek, ülkemizde tarihi nitelikte pek çok demokratik kazanıma imza attık. İnşallah Türkiye Yüzyılı'nı da medyamızla birlikte yükseltecek, gençlerimize emanet edeceğiz.” "2023’ün Türkiye’sinde basın 90'lara 80'lere 70’lere göre çok daha özgürdür" Türkiye bu yaşadıkları olumsuzluklara rağmen son 20 yılda demokrasiyle birlikte basın ahlakı ve hürriyetinde bir seviye atladığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ülkemizin basın yayın tarihini bilen, elini vicdanına koyup, objektif muhasebe yapan herkes medyamızın daha bağımsız, daha çoğulcu zengin bir yapıya sahip olduğunu kabul edecektir. Gerçekten de 2023’ün Türkiye’sinde basın 90'lara 80'lere 70’lere göre çok daha özgürdür serbest halkın gözünde daha çok itibar kazanmıştır. Hangi cenahta yer alırsa alsın basın-yayın kuruluşları asli görevlerini hakkıyla yerine getirebilme selahiyetine bizim dönemimizde kavuşmuştur. Terörü övmediği, şiddete teşvik etmediği, dezenformasyon yapmadığı müddetçe herkes istediğini yazmakta, söylemekte ifade edebilmektedir. Eski Türkiye özlemiyle yanıp tutuşanların siparişleri üzerine hazırlanan sözde raporlar bu gerçeği değiştirmeyecektir. Bunların ne bizim ne milletimizin nazarında kıymeti yoktur” dedi. "Bunların tek derdi kendi çarpık düzenlerini ayakta tutmak" Türkiye ilgili demokrasi, insan hakları ve basın özgürlük karnesi düzenleyenlerin söz konusu kendileri ve çıkarları olunca nasıl faşizanca davrandıklarının bilindiğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Devletin gizli belgelerini çarşaf çarşaf yayınlayan FETÖ’cülere gazeteci diye sahip çıkanlar çok daha basit meseleler için basın yayın organlarının kapısına kilit vurmaktan çekinmediler. Bir gecede 252 canımızı şehit verdiğimiz 15 Temmuz darbe teşebbüsü sonrasında bizi insafsızca eleştirenler kendi ülkelerindeki darbe söylentileri karşısında ortalığı ayağa kaldırdılar. İşte Fransa'nın halini görüyorsunuz. İngiltere'nin halini görüyorsunuz. Almanya'nın halini görüyorsunuz. Amerika'nın halini görüyorsunuz. Gezi olaylarında esnafımızın malını mülkünü yağmalayan vandalları kahramanlaştırırlar ama benzer hadiseler Paris'te ve Washington'da yaşandığında eylemcileri hemen terörist ilan ettiler. Fransa sokaklarını ateşe veren sarı yeleklilere demokrasi havarisi Amerikan Kongresi'nin silahına basanlara özgürlük savaşçısı diyen hiçbir uluslararası medya organı görmedik duymadık. Aynı çifte standarda son günlerde el değiştiren bir sosyal medya şirketi ile ilgili süreçlere şahitlik ediyoruz. Herhalde neresi olduğunu anladınız. Güya özgürlükten ve kişi mahremiyetin den asla taviz vermeyen bu sosyal medya platformunun kimlerle iş tuttuğu, perde arkasından neler servis ettiği, hazzetmediği belli kişiler ve fikirler hakkında nasıl sansür uyguladı tek tek ortaya çıkıyor. Ancak ne uluslararası medya organları nerede insan hakları kuruluşları bu skandallar karşısında hiçbir tepki göstermiyor ağızlarını her açtıklarında Türkiye'yi sansürcülükle suçlayanlar sansürün daniskasını yapanlar hakkında tek bir kelime dahi etmiyorlar. Milyarca insanın iletişim hakkını gasp edenler hiçbir şey olmamış gibi demokrasi ve özgürlüklerden de vurmaya devam ediyor. Sadece bu örnekler bile ülkemize eleştirenlerin ne kadar bozuk ve kirli bir sicile sahip olduklarını ispat etmeye yeterlidir. Bunların hiçbirinin derdi basın özgürlüğü değildir. İnsan hakları değildir. Demokrasi asla değildir. Bunların tek derdi kendi çarpık düzenlerini ayakta tutmak. Türkiye gibi tekerlerine çomak sokan ülkelerin önünü her türlü aracı yalanı iftirayı kullanarak kesmektir. Ama artık Türkiye'nin önünü kesemeyeceksiniz. Onlar Eski Türkiye'de kaldı şimdi yeni Türkiye var yeni Türkiye Yüzyıl var.”

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.