Vergi muafiyetleri, arsa tahsisleri, öğrenci başına ücret yardım gibi kamunun fonladığı özel okul patronları semirmeye devam ediyor. Özel okulların teşvikine ilişkin ilk önemli yasa olan 5228 Sayılı Kanunla birlikte Özel Okul patronlarına 1 Ocak 2004 tarihinde ilk kez vergi istisnası uygulandı. Bugün ise KDV istisnasına ek olarak vergide yüzde 80 muafiyet, sigorta prim indirimi, arsa ve kamu binası tahsisi, öğrenci başına ücret yardımı gibi bir dizi teşvikler özel okul patronlarının hizmetine sunuluyor. Gelinen noktada 2002’de örgün eğitimdeki payı yüzde 1.9 olan özel okulların oranı 2023’te yüzde 9.3’e yükseldi. Özel okulların devlet okullarına oranı ise yüzde 23.5’e ulaştı. 75 bin okuldan 14 bin 281’i özel okullara ait.
Öğrenci müşteri, öğretmenler işçi oldu
Öğrenciler ve veliler bugün daha fazla müşteriye, öğretmenler ise patronlar için daha fazla artı-değer üreten işçilere dönüştü. Özel sektör öğretmenleri ise gelinen noktada ellerinde olan haklarını da kaybettiler. Eskiden bir özel okul öğretmeni, kamuda çalışan öğretmenden en az iki kat daha fazla maaş alabiliyorken bugün ortada bir taban maaş bile yok. Bursa’da ortalama öğretmen maaşı 35 ile 40 bin lira civarında. Günde 10 saat çalışıyorlar. Bu da haftada 50 saate tekabül ediyor. Ortalama saatlik ücretleri ise 200 TL civarında. Yeni mezun öğretmenlerin hepsi ya asgari ücret alıyor ya da onun da azını. Öğretmenler yıllarca atanmayı beklerken KPSS’den iyi bir puan alsalar dahi mülakatlarda elenip özel sektörün kucağına düşüyor. Özel sektörde çalışan öğretmenlerinin taban maaş mücadelesi hala devam ederken sendikal örgütlenmelerinin önü sürekli kapatılıyor. Özel sektör öğretmenleri hala toplu iş sözleşmesi yapamıyorlar. Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası da hem taban maaş hem de sendikal haklar konusunu en önemli talepleri olarak belirlemiş durumda.
Her şeyin başı para
Bursa’da ilkokul, ortaokul ve lise öğrencilerinin kalburüstü bir okula ortalama kayıt olma ücreti 300 bin TL. Buna sadece eğitim ve yemek masrafları dâhil. Servis, kitap, kırtasiye, kıyafet ve içeriği hiçbir zaman açıklanmayan ‘diğer giderler’ ise velilerin cebinden ayrıca alınıyor. Bu kalemler ise bir yıl içinde ortalama olarak 50 bin liraya denk geliyor. Özeti sunmuşken kalem kalem bu giderlerin özel okul patronlarına nasıl eşsiz bir kara dönüştüğüne, öğrencilerin ve öğretmenlerin ise nasıl bir sömürüye maruz bırakıldığına göz atalım. Okullar servis hizmeti için tur şirketleriyle anlaşıp yerine göre %25 veya %30 pay alıyorlar. Hatta kurumsal okullar kendilerine araçlar alarak servislerin bir kısmını kendi çekiyor. Bunu yaparken servisin bütün giderlerini şirket üzerinden karşılayıp vergi indirimine giriyorlar. Kitap ve kırtasiye üzerinden elde edilen kazançlarda okulların kitap dağıtım şirketleriyle anlaşıp hiçbir şeye ellerini sürmeden yüksek kazanç elde ettiklerini görüyoruz. Fakat buradan elde edilen kazançları okulun muhasebesinde görmüyoruz. Dağıtım firmaları okullara stant açıp kitapları öğrencilere satıyor daha sonra okula bu kazancın %20 veya %25’ini veriyor. Kitap satışında olduğu gibi kırtasiye ürünlerinin satışında da yine bir firma ile anlaşıyorlar. Firma okula gelip stant açıyor. Satışını yapıyor ve kazancının belli bir yüzdesini okula bırakıyor. Okullar fotoğraf çekimlerinde de mezuniyet ya da balolarda bir stüdyo ile anlaşıyorlar. Burada çekilen fotoğraflardan veya yıllıklar/andaçlardan okullara belli bir yüzde ile para ödeniyor.
Kurs, eğitim ve gezilerde kazanç kaynağı
Okulun yaptığı il içi, il dışı ya da yurt dışı gezilerinde de okulların kazançları oluyor. Buradaki kazanç öğrenci sayısına göre değişiklik gösterebiliyor. Okul içi kurslar ise özel okulların yine kazançlarını katladıkları önemli bir alan. Okul içinde yapılan spor ya da sanat kurslarından okullar ciddi şekilde para kazanıyor. Bu kursları yapan öğretmenlere bazı okullar ders başı ücret verirken bazıları hiç vermiyor. Fakat ciddi bir para kazanıyorlar. Bu kurslar genellikle spor ve sanat kursları olarak açılıyor. Spor kurslarından özellikle beden eğitimi öğretmenleri bu kursları vermekten memnun. Genel olarak ise bu kurslar öğretmenlerin ek gelir kapısı haline gelmiş durumda. Çünkü sadece yıllık ders programında olan derslerine girerek geçinemiyorlar. Bir de bazı okulların sınav hazırlığında olan 7, 8, 11 ve 12. sınıflara yönelik akşam kursları var. Bu akşam kursları da yine kayıt ücretine dâhil edilmiyor. Öğrenci başına ortalama 30 bin lira da bu kurslar için talep ediliyor. Buradan okulun kazandığı paranın ancak yüzde 30 civarı kurs veren öğretmenlere ücret olarak yansırken kalan miktar sermaye sahibinin cebine gidiyor.
Sıfıra yakın maliyet, bol kazanç
Bazı okullar kendi yayınlarını kendileri çıkarıyor. Okuldaki öğretmenlere bu yayınları hazırlatıp, öğrencilere satıyorlar. Hazırlanan bu kitaplar ile öğrencilere ders anlatılıyor. Okullar burada hazır yayınlara verecekleri paranın çok daha azını sadece bu yayınların basımına harcayarak yine öğretmenlerin sırtından hiçbir karşılık ödemeden kar ediyorlar. Çünkü bu yayınları hazırlayan öğretmenler bu iş karşılığında ücret almıyor.
Tatilde bile para kazanıyorlar
Özel okul patronları kar sağlamak için her fırsatı değerlendiriyor. Bazı gün ve bayramlar (Pi günü, 23 Nisan, 29 Ekim vb.) için birçok o güne özel kıyafet yaptırıp öğrenci ailelerine bunu satıyor ve buradan da anlaştığı firmalarla kazanç sağlıyor. Ama çoğunluk bu tişörtleri nerede yaptırdığına dair bir belge ya da gider görünmüyor. Öğretmenler ise okullarda bu tişörtleri öğrencilere satmak ve parasını toplamakla da yükümlü. Son olarak ilginç bir kazanç kaynağını şöyle paylaşalım. Okul patronları yoğun kar yağışı, sel, deprem gibi sebeplerle gerçekleşen tatiller olduğunda ellerini ovuşturuyor. Çünkü servis, yemek gibi hizmetler karşılığında alınan ücretler bugünlerde bedavadan ceplerine girmiş oluyor. Hatta bazı okullarda ders işlenmediği gerekçesiyle öğretmen ücretlerinde kesintiye dahi gidiliyor.
Sosis fabrikası yerine okul yatırımı
Özel okullarda ortaya çıkan kâr ve sömürüyü daha fazla örneklerle anlatmak elbette mümkün. Bursa özel okul örneklerinden ortalamalar alarak, öğretmenlerden aldığımız bilgilerle hazırladığımız bu yazıyı Karl Marx’tan bir alıntıyla sonlandırabiliriz: “Bununla birlikte, öte yandan bizim üretken emek kavramımızda bir daralma oluyor. Kapitalist üretim, yalnızca meta üretimi değil esas olarak artı-değer üretimidir. Emekçi kendisi için değil, sermaye için üretir. Bu nedenle, artık yalnızca üretmesi yetmez. Artı-değer üretmek de zorundadır. Bir tek kapitalist için artı-değer üreten, böylece sermayenin kendisini genişletmesi için çalışan emekçi üretkendir. Maddi nesneler üretiminin dışında kalan bir alandan örnek alırsak, bir öğretmen, öğrencilerin kafaları üzerinde emek harcamasının yanı sıra, eğer okul sahibini zenginleştirmek için eşek gibi çalışıyorsa, üretken bir emekçi sayılır. Okul sahibinin, sermayesini, sosis fabrikası yerine öğretim fabrikasına yatırmış olması hiç bir şeyi değiştirmez” (Kapital Birinci Cilt, Syf. 484, Sol Yayınları, 10. Baskı)
Kaynak:Evrensel