Kuzey Anadolu fay hattındaki en riskli illerin başında gelen Bursa'da vatandaşların deprem tereddütlerini ortadan kaldıracak detaylı bir çalışma için protokol imzalandı. 650 bin yapının bulunduğu şehrin yüzde 30'unu 2004 yılından önce yapılan riskli binalar oluşturuyor.
Bu çerçevede Büyükşehir Belediyesi öncülüğünde, ilçe belediyeleri, iki üniversite ve odaların da katılımıyla binaların röntgeni kısa sürede çekilecek. Binaların taramasının yapılması için vatandaşlar Büyükşehir Belediyesi'nin internet sitesine online başvuracak. Hızlı tarama ile üniversiteler ve akademik odalar riskli binaların tespitini yapacak, hızlı adımlar atılacak. Büyükşehir Belediyesi'nin Japonya Uluslararası İşbirliği Ajansı (JICA) ile yaptığı ortak proje çerçevesinde tüm altyapıyı ve stratejik noktaları kapsayacak detaylı çalışma bir yıl içerisinde tamamlanacak.
Maraş ve Hatay merkezli depremlerin ardından Bursa'nın seferberliğine teşekkür eden, bölgeye 1600 tır gönderildiğini hatırlatan Başkan Alinur Aktaş, orada yaşadıkları ve gördüklerinin çok etkileyeceğini olduğunu kaydederek, "Şehirlerimiz yıllar öncesinden cazibe merkezi oldu. Kentsel risklere duyarlı yetersiz afet riski taşıyan depreme dayanıklı olmayan yapı stoğu ortaya çıktı. Düzensiz yapılaşmanın sonucu ortada. Deprem uzmanları Kuzey Anadolu fayına dikkat çekiyor. 1939’dan beri batıya göç eden sistematığı var. Tek riskli şehir İstanbul değil. Oradaki bir deprem Türkiye'nin ekonomisine ciddi sıkıntı oluşturur ama ağır sanayi olan Bursa’da da ciddi sıkıntı oluşturur. Ülkemizin ekonomisini derinden etkileyecektir. 1855 küçük kıyamet olarak nitelendirilir. 168.senei devriyesi. 7,5 büyüklüğündeki bu deprem insanların hayatını kaybetmesine, tarihi binaların ve camilerin yıkılmasına sebep olmuştur. Kış ayları olması biraz yangının etkisiyle sonuçlar olumsuz olmuştur. Bursa'da 1939 yılında yerleşim alanı 838 hektar iken 2016 yılında bu rakam 16397 hektara çıkmıştır. 20 katlık büyüme söz konusudur. 1971 yılında Darmstad ile kardeş şehir olduk. Bursa’nın merkez nüfusu 180, köylerle 300 bindi. Darmstad 160 bindi. 50 yılda Darmstad 165 bin oldu. Bizim nüfusumuz 3 milyon 200 bin. Nüfusa kayıtlı olmayan mülteci ve depremzedeleri eklersek 300 bin daha eklemek gerekiyor. Darmstadın 50 yıldaki artışını biz haftada alıyoruz. Aradaki fark ne demek istediğimizi anlatmaya yeterli. 50 yılda yaptığımız hataları 50 günde temizleyemeyiz. İmkansız olmadığı için buradayız. Odalar, sivil toplum örgütleri, akademik odalar, üniversiteler, farklı kurum kuruluşlar kanaatlerini belirttiler. Bazen bunu eleştiri ile öneri ile dile getirdiler. Ancak hepimizin üzerine düşen önemli sorumluluklar var. 1050 konutlardan o kadar çok mesaj aldım ki, ne yapacağımı bilemiyorum. Kentsel dönüşüm vesilesiyle kar etme hastalığımızdan acilen dönmemiz gerekiyor. Kentsel dönüşüm bir rant elde etme aracı değildir. Eskiyen binaları yenilemek için metod ve yöntemdir. Bu noktada herkesin üzerine düşen sorumluluklar var. Devletin de belediyelerin de herşeyden önce o mülkün sahibinin sorumluluğu vardır. "50 yıllık binama karşılık sıfır bina alayım aynı metrekarede üzerine para alayım" mantığı ile bir arpa boyu yol alamayız. Benim üzerimde bir emanet var. Bu emanetle alakalı ama böyle bir şeye vesile olmak istemiyorum. Ben teknik adam değilim ama bir binanın yüksekliği, o binanın sakat olduğu veya öncelikli yıkılacağı manası çıkarmaz. Gördüm tek katlı binaların nasıl ters döndüğünü, yanında 7-8 katlı binaların, toplu konutların nasıl sapasağlam kaldığını gördüm. Önemli olan zemini tanımak. Zemini Bursa olarak tanıyoruz. Bursa olarak Türkiye'de çalışma yapan ilk üç belediyeden birisiyiz. Devam eden çalışmalar var. Bu noktada mevcut bina stoğumuzu tanımamız gerekiyor. Herkeste panik var. Herkes binasının üç aşağı beş yukarı olduğunu görüyor.
Toplantıda teknik detayları açıklayan Genel Sekreter Ulaş Akhan da, çalışmanın 17 ilçeyi kapsayacağını belirterek, "Önümüzdeki haftadan itibaren belediyemizin internet sitesinden ilçe belediyelerimizin online başvuralarını almış olacağız. Hızlı tarama ile bunun detaylarıyla alakalı üniversiteler ve ilçe belediyeleri ve akademik odalarla beraber yasa çerçevesinde formları hazırlayıp mart ayının ilk haftasında sahaya ineceğiz. Elimizde yapı stoğu envanteri var. İlçe belediyelerin kaçak bina tespitleri var. Alt katında ticarethane olan ve statiğe uygunsuz müdahalelerle ilgili ilçe belediyelerinin envanteri var. 4-5 farklı yöntemle kaynakla yapı stoğumuzun kalitesini test etmiş olacağız. Hızlı tarama ile kendi yaşadığı binadaki tereddütlerle ilgili çalışma yapacağız. Belediye olarak Jika ile yapacağımız çalışmayla detaylı verilere, altyapı elektrik ve doğalgaz santralleri, altyapıyı kapsayacak detaylı çalışma olacak. Bursa'da 650 bin yapı stoğu var. Bu protokol ile 1 yıllık sürede yüzde 25’ini talebe göre gözden geçirmiş olacağız. Mikro yöntemle zemin etüdü ihalesini yaptık 3 merkez ilçede başlatıyoruz. Bursa'daki yapı stoğunun yüzde 30'u 2004 yılı öncesine ait. Deprem yönetmeliği 1998'de çıktı. 2001 yılında yapı denetim zorunluluğu getirildi. 2004'te ise hazır beton zorunluluğundan dolayı biz 2004 sonrasını hedefliyoruz" ifadelerini kullandı
Uludağ Üniversitesi Rektörü Prof Saim Kılavuz da "Mülk sahipleri olarak bizlerin buradan itibaren bizim bireysel olarak bir tercih ortaya koymamız gerekiyor. Bilgilerin davranışa dönüşmesi için kararlı bir tavır ortaya koymamız gerekiyor. Şuur oluştu. Bunu eyleme dökeceğiniz zaman insani nefsi etmenlerle zaaflarımız ortaya çıkıyor. Her noktada bu böyle. İşe ilk başlayacağımızda zemin etüdünden jeologlardan, geoteknik uzmanlarından başlamak üzere herkes üzerine düşeni; bilimin ön gördüğü şekilde zaaf göstermeden kararlılıkla yerine getirmeli. Hiçbir taviz verilmemeli. Demiri ören ustadan, taşerona, işçiden müteahhite kadar. Müteahhitler ön plana çıkarıldı. Altında iş yapan 200 birim var. Onlara kadar. Yönetimler ve bunların kontrol mekanizması. Hepimizin sorumluluğu var. Deprem bu anlamda vazgeçilemez ise deprem gerçekliği sözkonusu ise bunu örgülemek bireysel tercihlerimizden. Toplumsal ve idari tercihlerimizle olacak. Depremin yıkıcı ve öldürücü olmasının önüne geçmek bilime değer vermekten geçiyor. Kuranı Kerim'de hem karada hem denizlerde bizzat insanların elleriyle yaptıklarından dolayı bozulma meydana geldi. Fesat kavramını kullanıyor. Bu dünyayı yaşanır hale getireceksek, depremleri öldürücü olma özelliğinden çıkarıp sürdürülebilir vaka haline getireceksek; düştüğümüz yerden kalkmamız gerekecek. Hem denizleri hem karayı kirletmemek gerekecek. Herkes sorumluluğu başkasına atıyor. Bir diğer ayette, Allah, bir toplumu o toplum kendisini değiştirmediği müddetçe değiştirmez. Toplumsal değişim yaşacaksak bireyler olarak bilgiye dayalı, etik, davranış sergilemeliyiz. Bu toplantıyı çözümün ilk adımı olarak görüyorum" diye konuştu.